RESTORASYON ZAMANI
Kader nedir?
Elimizde olsa yaşadığımızdan daha mı güzel yazardık acaba? Dünyaya gözlerimizi açtığımız ev, aile, toplum, gelenekler, görenekler ya da töre istediğimiz gibi olmuyor çoğu zaman ya da bakış açımıza göre doğuştan şanslı diye nitelendirdiğimiz insanların hayatları gibi…
Suç kimde peki dokuz ay karnında taşıyan adına anne dediğimiz kadında mı yoksa bize can veren evin direği diye hitap ettiğimiz adamda mı? Belki de bizleri upuzun bir zaman dilimine sahip insan ömründe bir sınavla cebelleşmeye terkeden tanrıdadır suç. Peki bizler neden suçu hep başkalarında ararız ki asıl suçlu kendini bir adım öteye taşımak için hiçbir çaba göstermeyen bizlerken? Yaşadığımız ülkede ortak acılara, mutluluklara, ağıtlara, yakarışlara birlikte ses olduk çoğu zaman bu sebeple sızlanmalarımız bile bütüne baktığımızda hep aynı sonuca varıyor. Kulağıma çalınıyor bir takım serzenişler tam şu anda; imkan yok, zaman yok, fırsat yok, destek yok ve dahası… İnsan kendi kendinin kurdudur. Başkalarının hayatlarına, başarılarına bakarak kendi kendimizi içten içe yiyip bitiriyoruz. Tarih kitaplarının o tozlu sayfalarını şöyle bir çevirip baktığımızda yolunda gitmeyen durumlarda restorasyona başvurulduğunu görürüz. Bizdeki olmayanları başkalarıyla düşman olarak ya da onları karalayıp aşağı çekerek çözmeye çalışıyoruz yenilemek dururken.Sadece izlemekle yetinip, yeteneklerinin ya da yapabileceklerinin farkında olmayan çaresizliğe hapsolmuş insanların intihar haberlerini okuyoruz. Sırf birkaç dönüm tarla için birbirlerini katleden ölünce kimseye kalmayacağı aşikar olan toprağı bir candan daha kıymetli görüp önde tutan insanlara şahit oluyoruz. “Değer miydi?”, “Ne ara bu kadar köreldi vicdanlarınız?” gibi cevabını bilmediğimiz sorularla hayıflanıyoruz. Körelen sadece vicdanlar değil körelen düşünceler, hayaller, değerler, körelen tamamıyla insanı insan yapan her şey… Hazır olan her şeye o kadar alıştırdık ki kendimizi emek vererek elde edilen güzellikleri unutmaya başladık. Kendi benliğimizin neleri başarabileceğinden habersiz yaşar gider olduk. Kendimizi tanımazken hayallerimizi başkalarının hayatlarında bulduk. Onlar gibi olacağız derken var olan değerlerimizi unuttuk. Her şeyin dozajında güzel olduğunu savunduk da hırslarımızın kurbanı olduk. Rahat içinde yaşamak elbette ki hepimizin arzusudur. Bunu kabullenmek istemesek de, görmezden gelip üstünü kapatmaya çalışsak da başkalarının hayatlarında arayarak, birilerinin bizleri desteklemesini bekleyerek ya da bir mucize olacağını umarak, ailemize, yaşadığımız topluma bazen istemsizce tanrıya hayıflanarak gerçekleştiremeyiz. Bu yazıyı okuyan değerli insan sen de bir göz at hayatına kendinden bir şeyler bulduysan şayet kendinde restorasyona gitme vakti gelmedi mi sence? Dünyanın en ücra kentinin en ıssız köyünün en harabe evinde de dünyaya gelmiş olsak bile yaşadığımız hayatın tek sorumluları bizleriz. Ne kadar zor olursa olsun şu an başarılı olan insanların hayatlarına baktığımızda bir çoğunun bu zorlu yollardan emek vererek, inanarak, pes etmeyerek, fazlasıyla okuyup kendini geliştirerek, imkansız dediklerimize kafa tutarak geçtiğini görürüz. Hoşgörüyü öğütleyen peygamberin ümmeti değil miyiz bizler, “Oku” diye vahyine başlayan tanrının kulları… Düşmanlığı, kıskançlığı, dış mihrapların bize dayattırdığı davaları bir kenara bırakıp kaderin bizim çabamıza bırakıldığı kısmını en iyi şekilde değerlendirmek için daha ne bekliyoruz?
Çok başarılı bir köşe yazısı olmuş tebrik ederim. Her okuyanın restorasyona gitmesi dileğiyle…
Restorasyon dan kastımız hayatımız olmamalı bence, düşüncelerimiz, çevremiz, konuşma üslubumuz ve daha bir çok sayamadığım özelliklerimiz olmalı düşünce ve bakış açınızı destekliyorum.
Tebrikler.
Restorasyon kastımız hayatımız olmamalı bence de düşüncelerimiz, bakış açımız, çevremiz ve daha sayamadığım bir çok etkeni restorasyona çevirmemiz gerekli.
Bakış açınızı ve bu konudaki görüşünüzü destekliyor ve başarılar diliyorum.