EGM Genelgesi Anayasanın 26. Ve 27. Maddelerini Resmen, 28. Maddesini İse Fiilen Çiğnemiştir.
EGM Genelgesi Anayasanın 26. Ve 27. Maddelerini Resmen, 28. Maddesini İse Fiilen Çiğnemiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 27 NİSAN tarihli “ses ve görüntü kaydı alınması konulu” genelgesi toplumun her kesiminden şiddetli bir şeklide tepki alırken, her ne kadar genelge de amme hizmeti yapan fikir işçileri basın mensubu biz gazeteciler zikredilmesek de genelge gerekçesiyle, görevi başındayken polisler tarafından engellenerek şiddet gören ve gerek kameraları ve gerekse cep telefonları ayaklar altına alınarak kırılan gazeteci meslektaşlarımız, Anayasa ile korunan bir hak olan vatandaşın haber alma hakkına karşı işlenmiş bir demokratik hak ihlâli ile karşı karşıya kalmışlardır.
Emniyet Genel Müdürü Mehmet AKTAŞ imzasını taşıyan genelge de; “ Emniyet Genel Müdürlüğü yayımladığı genelge ile kolluk personellerinden kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alan vatandaşların engellenmesini, şartlar olgunlaştığındaysa adli işlem yapmalarını istedi. Karara gerekçe olarak “özel hayatın gizliliğinin ihlâli” gösterilerek vatandaşın ses ve görüntü alınmasının, kolluk personelleri polisin görevini yapmasını engellediği öne sürüldü.
Halbuki; kamu görevinin icrası kimsenin özel hayatı olmadığı gibi gizliliğinin ise söz konusu olamayacağı ve kamuya açık alanda vatandaş tarafından gerek adli ve gerekse idari bir olayı görüntülemenin ve kayıt altına almanın ise suç olduğunu yazan bir kanunumuzun olmadığı aşikârdır.
Kaldı ki; gazetecilerden bahsedilmeyen ve demokratik olmayan bu genelge gerekçesiyle vatandaşın haber alma hakkı engellenerek basına sansür uygulamak anayasaya karşı suç işlemektir. Çünkü; Basın özgürlüğü basına tanınmış bir ayrıcalık değildir, aksine muhafaza edilen Anayasal bir haktır!
Emniyet Genel Müdürlüğü genelgenin gerekçe gösterilerek suîstimâllerinde olabileceğini değerlendirip demokrasi adına karardan dönmelidir. Çünkü; geçmişte yaşanan sansür olaylarında genelge bile yoktu!..
Basına resmen olmasa da gayri resmi olarak ulusal da olduğu gibi yerelde de her dönem sansür uygulanmıştır. 2008 Yılında gazetemiz Yazı İşleri Müdürü A.Kemal AYHAN ve Haber Müdürü M. Said AYHAN, dönemin Şanlıurfa Valisi şimdi terör örgütü fetöden kendisi ve eşi cezaevinde olan Yusuf YAVAŞCAN’ ın daha 2008 yılında fetö işbirlikçiliğini ve yolsuzluklarını ortaya koyan ilişkileri görüntülerken kanunsuz bir şekilde koruma polisler tarafından kameralarına el konularak gözaltına alınmışlardı.
Diğer bir olayda ise geçtiğimiz ay gazetemiz Ege Bölge Temsilcisi tarafından haber merkezimize intikal eden videoda ise, bir restoranda oturan vatandaşın sivil bir polis tarafından kimlik gösterilip dışarıya çıkarılarak bir inşaata götürülüp darp edildiği görüntüleri içeriyordu. Vatandaşın mağduriyetinin giderilmesi ve haklılığı yine video görüntülerinin kayıt altına alınmasıyla sağlanmıştı.
Geçmişte yaşanan olumsuzluklar göz önüne alınarak gelecek adına alınan kararlar daha sağlam temeller üzerine kurulmalıdır.
Hukuki pencereden ele alarak değerlendirmek istediğim genelgeyi görüştüğüm gazetemiz Hukuk Müşavirleri Şanlıurfa Barosu Avukatlarından Halil SAPAN’ın ve İstanbul Barosu Avukatlarından İ.Halil AKYAVUZ’ un hukuki perspektifte kabul edilemez ve demokratik anayasal düzende karşılığının olmadığı bir karar olarak değerlendirdikleri genelgede vatandaşın haber alma hakkı engellenemez. Bu sebeple Demokrasi ve Adalet her zaman ve herkese lazım.
Gazeteci olarak görev ve sorumluluklarımızdan olan halk ile idareci arasında köprü vazifesi görmenin gereği vatandaşın yükselen sesini kaleme almış olduğum bu yazımın “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü” gününe denk gelmesini büyük bir mesleki talihsizlik olarak nitelendiriyorum. Yapılan istatistiki çalışmalarda ki basın özgürlüğü endeksinde ne yazık ki 180 Ülke içerisinde 155. Sıradayız. Bundan mütevellit tüm BASIN mensubu meslektaşlarımın 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününü kutlayamıyorum. Velhasıl ı kelam; Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır diyerek,
İdrak etmekte olduğumuz Türkçüler günümüz Türk milletine kutlu olsun…
Büyük dava adamı Hüseyin Nihal ATSIZ’ ın ifadesiyle 3 Mayıs bir bayram değildir, milli şuurun ayaklanması diye belirttiği 3 Mayıs Türkçüler günümüz kutlu olsun. İdrak etmekte olduğumuz 3 Mayıs Türkçüler günümüzün başta esaret altında ki tüm Türklerin ve Türk yurtlarının kurtuluşuna ve 350 milyonluk Türk Dünyası’nın birliğine vesile olmasını ulu Allah’tan diliyorum.
Gaspıralı İsmail Bey’in ifadesiyle; Dilde, fikirde, işte birlik ! şiarıyla. Vesselam…